William James (11 Ocak 1842, New York - 26 Ağustos 1910, Chocorua, New Hampshire, ABD), psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.
James ve romancı ve eleştirmen kardeşi Henry James, zengin ve iyi tanınan bir ailenin çocukları olarak dünyaya geldi. Babaları ilahiyatçı ve düşünür Henry James, çocuklarının eğitimine çok önem vermekteydi. New York, Boulogne (Fransa), Cenevre, İngiltere, Almanya ve İtalya’da öğrenim gördü. Babasının felsefe ve ilahiyat alanlarındaki görüşlerinin James’in yetişmesinde büyük etkisi vardı. Babası, zihinsel özgürlüğün önemine inanıyor ve çocuklarını bu doğrultuda yetiştiriyordu. James, eleştirel yaklaşımını bu sayede kazandı. Babası çocuklarının meslek edinme ve hayatlarını kazanma zorunluluklarının olmadığını düşünüyordu. Yine de James’in ilgisinin bilime yönelmesi için çabaladı. James 15 yaşındayken babası ona bir mikroskop hediye etti. On sekiz yaşına geldiğinde ressam olma amacıyla Amerikalı ressam William M. Hunt’ın yanında resim dersleri almaya başladı, altı ay sonra bundan vazgeçti. 1861 yılında Harvard Üniversitesi Lawrence Bilim Okulu’na girdi. Bu okulda kimya, anatomi ve benzeri konularda dersler aldı. Daha sonra nörotik bir hastalığa yakalandı. Kısa bir süre sonra kimyadan vazgeçti ve Harvard Tıp Okulu’na kaydoldu. Tıp öğrenimine bir yıl ara vererek ünlü doğa bilimci Louis Agassiz’in Amazon’a yapacağı bir keşif gezisine deniz hayvanları örnekleri toplamak amacıyla asistan olarak katıldı. Gezi esnasında hastalandı ve bir yarıyıl için tekrar Tıp Okulu’na döndü. 1867-68’de Almanya’da, enerjinin korunumu ilkesini ortaya koyan fizyolog ve fizikçi Hermann von Helmholtz, patolog Rudolf Virchow, 19. yüzyılda tıpta deneyciliğin öncüsü Claude Bernard gibi bilim insanlarının derslerini takip etti. Bunun yanında dönemin öne çıkan psikoloji ve felsefe eserlerini, özellikle Kantçı idealist ve göreci Charles Renouvier’nin eserlerini okudu. Renouvier’yle tanıştı ve bu tanışma James’in kişiliğinin ve düşünsel hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Haziran 1869’da Harvard Tıp Okulu’nu bitirdikten sonra ruhsal bunalıma girdi. İntiharı bile düşünmesine yol açan bu bunalım sebebiyle hekimliğe hemen başlayamadı. 1872’ye kadar babasının evinde çeşitli eserleri okumak ve ara sıra kitap tanıtım yazıları yazmak haricinde hiçbir şey yapmaksızın yarı hasta durumda yaşadı. Kendi ifadesine göre, Renouvier’nin özgür irade üzerine yazdıklarını okuyarak ve “özgür iradeye dayalı ilk edinim, özgür iradeye inanmak olacak” kararını vererek bu bunalımdan kurtuldu.1
James 1861 yılında Harward’da Lawrence Bilim Okuluna girdi. Burada kimya eğitimi alıyordu. Kimya ile olan deneyimi çocukken evde gizemli sıvılarıyla yaptığı bazen tehlikeli patlamalara sebep olabilen deneylerden ibaretti. Kısa süre sonra James dikkat ve özen isteyen laboratuvar çalışmalarını ilginç bulmamaya başladı. Hayatına çok büyük etkisi olan nörotik bir rahatsızlığı baş gösterdi. Kısa bir süre sonra kimya eğitimini bıraktı.2 James hem bilimsel eğitime elverişli olması hem de ekonomik olarak iyi bir gelir sunması açısından 1864’te Harward’da tıp eğitimi almaya başladı.3 1865’te zoolog Louis Agassiz deniz hayvanları toplamak amacıyla Brezilya’ya gidiyordu.4 James bu alanla ilgili yeteneklerini keşfetme umuduyla ücretsiz bir yardımcı olarak bu geziye katıldı. Gezi, James’ın umduğu gibi geçmemişti, yaptığı işler onu heyecanlandırmıyordu. Yolculuğun büyük bir kısmında deniz tutulmasına yakalanan James çiçek hastalığına da yakalanmıştı. James bu alanla uğraşmanın getirdiği yaşam şartlarının kendisine uygun olmadığını anladı.5 Ayrıca biyolojinin gerektirdiği düzenli sınıflandırmalara tahammül edemezdi. Kimya ve biyolojiye olan tepkisi daha sonra psikolojide deneyden hoşlanmamasının bir işareti sayılabilirdi. 1865 yılındaki yolculuğun ardından James isteksizce de olsa tıp alanındaki çalışmalarına devam etti.6 Ancak sağlık sorunları yine kendini göstermeye başlamıştı. Çiçek hastalığı göz zayıflığına neden olmuştu ve sırt ağrıları çekiyordu. Bu nedenle okuması güçleşmişti, hastanede dolaşmaları ve ayakta yaptığı laboratuvar çalışmaları zorlaşmıştı. O dönemde sırt sorunları için Avrupa’ya maden suyu banyosu almaya gidiliyordu. James de bu neden 1867’de Almanya’ya gitmek üzere yola çıktı. Sağlığı için attığı bu adım ile Almancasını da geliştirmeyi umuyordu.7 Gözleri iyileşmişti ve o dönemde Almanya’da gelişmekte olan fizyolojik yönelimli ruh bilimi dikkatini çekiyor, bu alanda okumalar yapıyordu. İlk kez Wundt’un adını duymuş ve Heidelberg’de Wundt’u ve Helmholtz’u ziyaret etme girişiminde bulunmuştu. Berlin’de du Bois-Reymond ‘un derslerine katılmıştı ve yeni düzenekçi ruhbilimin açıklayıcı gücünden etkilenmişti.8 James Berlin Üniversitesindeki fizyoloji derslerine devam edip zamanın “ Psikolojinin yeni bir bilim olmaya başladığı zaman” olduğunu belirtmişti9. Cambridge’e döndüğünde James biraz iyileşmişti ancak ruhsal olarak bir çöküntü durumundaydı. Duygusal olarak iyileşmesinde 29 Nisan 1870'te okuduğu, Fransız felsefecisi Charles Renouvier tarafından özgür istenç üzerine yazılan denemenin etkisi büyüktü. James‘ın ruhsal durumu yavaş olsa da sürekli iyileşiyordu.10 1869 yılında Harward ‘dan tıp diplomasını aldı.11 1872 yılında Harward’ın başkanı Charles Eliot, James‘dan fizyoloji derslerinin yarısı vermesini istedi. James bunalımdan tam olarak kurtulamadığını ve bu dersin getireceği sorumlulukları üstlenemeyeceğini düşünüyordu. Bir yıl izin isteyerek Avrupa gezisine çıktı. Geri döndüğünde görevi kabul etti. Hatta bir sonraki yıl dersin yarısını değil tümünü üstlenmesi istenmişti. James bundan sonraki yaşamı boyunca birincil olarak bir Harward profesörü kimliğinde kalacaktı.12
William James 1878 yılında yayımcı Henry Holt ile psikoloji ile ilgili bir kitap yazmak için anlaştı. Alman, İngiliz ve Fransız literatürü ile yakından ilgili olduğu için çalışmanın kolay olacağını düşünerek, Henry Holt’a iki yıl içerisinde bitireceğine söz verdi. Ancak 1880 yılında henüz yazmaya yeni başlamıştı. 1890 yılına kadar psikoloji ile ilgili çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Bunları metnin parçaları olarak toparlayarak 1890 yılının Ocak ayında Holt’a 350 sayfalık bir el yazması gönderdi ve bunun kitabın kısa bir bölümü olduğunu, kalanının da yakın zamanda gönderileceğini söyledi. 1890’ların sonlarına doğru Psikoloji’nin İlkeleri iki kalın cilt halinde yayınlandı. 12 yıl süren bu çalışma James’ i fazlası ile bunaltmıştı ve yayıncıya yolladığı son bölümlerde gönderdiği bir mektupta kendini beceriksiz olarak tanımlayıp şunları söylemekteydi: “ Hiç kimse kitabın görünüşünden benden daha çok iğrenemez. Hiçbir konu 1000 sayfada ele alınmaya değmez! On yılım daha olsaydı onu 500 sayfada yeniden yazabilirdim.”.13
Psikolojinin İlkeleri psikoloji dünyasında büyük ses getirmiş ve İngilizce’de en çok satan psikoloji metni olmuştur.14 Kitabın yayınlanması psikoloji tarihi için büyük bir öneme sahiptir. Binlerce öğrencinin görüşlerini etkilemiş ve birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur. Ayrıca yapısalcı ABD’de yapısalcı görüşündeki psikologların işlevselcilik ekolüne doğru yönelmesinde neden olmuştur.15 Kitabın ilk cildi biyolojik temellerle başlamaktadır. Zihinsel işleyişin sinir sistemi faaliyetleri ile oluştuğundan ve benzer tepkilerin oluşumunun ilk oluşumdan sonra daha kolay olduğundan bahsetmektedir. Bu durum alışkanlıkları zihinsel yaşam için önemli bir hale getirmektedir. Birinci cildin kalan kısmı ise psikolojinin konusu ve araştırma metotları ile devam etmektedir. İkinci cilt ise; duyum davranışı, algı, inanç, muhakeme, içgüdü, irade, hipnoz ve psikogenesis konularından oluşmaktadır.16
James insan davranışının içgüdü ve alışkanlıklardan etkilendiğini söylemiştir. Arkadaşları ile birlikte insan içgüdüleri için hazırladıkları listede ‘ bir araya gelmek, bir arada bulunmak, birbiri ile kavga etmek’ gibi içgüdülerden bahsetmiştir. Alışkanlıklar ve duygular gibi fenomenler iç güdüler ile etkileşim halindedir ve deneyimlere bağlı olarak iç güdülerde değişimler olabilmektedir.17
James için alışkanlıklar belli bir yere kadar özgürlüğümüzü iç güdülerimizden fazla kısıtlamaktadır.18 Tekrar fiziğin olduğu gibi fizyolojinin de temel ögelerindendir. Sinir sisteminin işleyişi gereği tekrarlanan faaliyetler zamanla daha kolay hale gelmektedir ve daha az dikkat gerektirmektedir.19 James’e göre öğrenilmiş edimlerin tüm insanlardaki tekrarlanışları toplumu bir arada tutan şeydir.20 Ancak kötü şartlar içerisinde bulunan insanların durumlarını değiştirememesinin nedeni de alışkanlıklardır. Alışkanlıklardan ‘dönme dolabı’ diye söz etmiştir. Kişilik 30 yaşına kadar insana yerleşir ve sonrasında onlar yürüyen alışkanlık yığınlarıdır.21
Wundt'un bilinç anlayışına karşı çıkan James, aynı akıntıya iki kez girmenin olanaksız olduğunu söyleyen Yunan filozof Herakleitos'a göndermede bulunarak, bilincin durmayan sürekli hareket halinde olan bir şey olduğunu söylemiştir.22 Bilinç yerinde durmayan, yeni durumlarla karşılaşıp yeni bölgelere geçen bir ırmak gibidir. Süreklidir ve parçalara ayrılamaz. Zaman ve alanda bir bütün halindedir.23 Wund’un içebakış yöntemine karşı çıkma nedeni de budur; bilinçli düşünce sürekli bir akış halinde olduğu için durdurulamaz ve yapısına zarar verilmeden çözümlenemez.24
William James’e göre benliğin 3 yönü bulunmaktadır. Benliğin 3 yönü; a) Maddesel Benlik, b)Sosyal Benlik, c)Ruhsal Benlik'tir. Maddesel benlik kişinin kendisine ait olan, sahip olduğu her şeydir. Bedeni, kıyafetleri, ailesi, arabası, banka hesabı gibi. Buradaki vurgu kişinin başkaları ile ve maddesel şeylerle özdeşleşmiş olmasıdır. Özdeşleştiği şey değişime uğrarsa kişinin benliği de değişim yaşar. Örneğin sahip olduğumuz ailemizi kaybettik, bu durumdan benliğimizde etkilenir ve ailevi benliğimizin de yok olduğunu söyleyebiliriz.Sosyal benlik içinse James, kişilerin kendi sosyal yaşamları içinde bulundukları ortama, konuma, statüye göre bir takım maskeler kullanmakta olduğumuzu söylemektedir. Örneğin; aile benliğimiz, dernek benliğimiz, arkadaş benliğimiz. Kişiler bulundukları ortamlardaki üstlendikleri roller içinde tutarlı davranışlar sergilemektedir ancak birbirlerini farklı bir otamda tanıyan kişiler başka ortamda birbirlerini izlediklerinde farklı sosyal benlik içerisinde olduğunu görünce şaşırabilirler. Bunun nedeni bizi daha önce farklı bir benlikle tanımış olmalarıdır. James ruhsal benliğimizin ise çok subjektif olduğunu ve bizim kendimizi nasıl değerlendirdiğimizde ve nasıl algıladığımızda belirleyici olduğunu söyler. Yeteneklerimizi, ilgilerimizi, görüşlerimizi, tutumlarımızı kendi içimizde kişisel olarak değerlendirme biçimimiz ruhsal benliğimizin içine girmektedir.Benliğin bu üç yönü ‘Deneyimci Benlik’ adı verilen bir bütünü oluştururlar.25
James, benliğin doğası ile ilgili çalışırken benlik saygısı kavramını da gündeme getirmiştir. Bu konuda bir formül geliştirmiştir ve bu formül kişilik değerlendirmeleri konusunda geliştirilen ilk formüllerden biridir. Bu formül:
Başarı / İstekler = Benlik Saygısı
James bu formülle kişinin belik saygısı üzerinde ne isteklerin ne başarının ne de amaçların tek başına etkili olmadığını göstermek istemiştir. Benlik saygısını, insanın kendisiyle barışık olma durumu, isteklerini gerçekleştirebilmesi yani başarılarının isteklerine oranı etkilemektedir. Örneğin; dünyanın en ünlü ressamı olma gibi bir isteğiniz vardı ve siz şu anda küçük bir okulda herhangi resim öğretmeninden biri oldunuz. Bu durum sizin kendine olan saygınızı etkiler ve benlik saygınızı düşürebilir. James’in bu formülüne göre mutlu olan kişi; hayata bakış açısı daha gerçekçi olan, ortalama bir başarıda dahi kendilerine pay çıkarıp kendilerini değerli gören kişiler olacaktır.26
William James gençliğinde bir bunalım geçirmiştir. Günümüzde ‘varoluş krizi’ denilmektedir. Bu dönemde bilimsel yönünü, bilimsel bakış açısını, kendi üzerinde bir yük olarak görmeye başlamıştır. Yaptığı çalışmalar onu insan doğasına ilişkin bir takım sonuçlara inandırmıştır. İnsanın bir neden sonuç ilkeleri içerisinde var olan karmaşık bir makine olduğuna inanmıştır.Bu düşünceler onu intihar etme düşüncesine, nevrotik semptomlar geliştirmeye itmiştir.27
James, filozof Charles Renouvier’in özgür irade üzerine yazdığı birkaç makaleyi okumuştur ve bu okumalardan sonra özgür iradenin varlığına inanmaya başlamıştır. Böylece özgür iradeye güvenerek ve kendi iradesini kullanarak kendi kendini iyileştirebileceğini düşünmeye başlamıştır. Bir nebzede olsa bu sayede kendini iyileştirmeyi başarmıştır.28
James’in bu öyküsü onun yaşadığı objektif ve subjektif bakış açıları arasındaki çatışmayı yansıtmaktadır. Bilim objektiftir ve dıştan gözlem gerektirir ,insanın kendi yaşamı ise subjektiftir ve içten bakışı gerektirmektedir.James özgür irade yaklaşımını benimsemiştir ancak bu yaklaşım bilimsel bir yaklaşım değildir ve James psikolojinin bir bilim olarak iradenin özgürlüğüne dair sorulara cevap üretemeyeceğini de belirtmiştir. Bu metafizik bir sorudur ve metafiziki sorular bilimsel araştırmalarla yanıtlanamaz. James’e göre, eğer bilimsel psikoloji, davranışın, kalıtımsal özelliklere, iç güdülere veya alışkanlıklara bağlanabileceğini savunuyorsa; bu durum metafizik sorulara ilişmediği sürece geçerlidir.29
Ormanda bir ayı gördüğümüzde sağduyumuza göre korktuğumuz için koşarak kaçarız. James ise sağduyunun böyle bir yorumlamasını doğru bulmamıştır. Ona göre korktuğumuz için değil, kaçtığımız için korkarız. Yani, bu süreç tersinedir. Aynı kuram, James’ten bağımsız olarak, Carl Lange isimli Danimarkalı bir fizyolog tarafından da ortaya atıldığı için ‘’James Lange kuramı’’ adını almıştır. Her ikisinin de öne sürdükleri şey, davranışın, duyguları belirlediğidir. Yani kişi, davranışı yönünde duygular içinde bulunur. Bu görüşü vurgulayan, pek çok örnek verebiliriz. Sabahları kalkınca, yavaş yavaş ona kadar sayıp aynada kendimize tebessüm ederiz, bütün gün neşeli olacağımızı söyleyenlerle karşılaşmışızdır. Oscar Hemmerstein, anılarında, korktuğu zamanlar, neşeli bir melodiyi mırıldandığını ve korkusunun bir süre sonra geçtiğini söylemiştir. İngilizlerin bir atasözü ise *Cesur gibi davran, kendini cesur hissedesin* şeklindedir.
James-Lange kuramı, ‘duygular’ üzerinde geniş araştırmalara yol açmıştır. Duygular konusundaki çağdaş kuramlar ise, James Lange kuramından daha karmaşıktır. Hatta, bu kuramın her zaman doğru olmadığını da söyleyebiliriz. Buna rağmen, duygusal durumların oluşturulmasında, davranışın rolü önemlidir.30
Principles’ı tamamladıktan sonra, James’in psikolojiye ilgisi zayıflamıştır. William James, ABD’deki ilk psikoloji laboratuvarının kurucusudur fakat laboratuvar çalışmasından da hoşlanmamaktaydı. Psikoloji soruları, felsefe ve din sorularına göre ona daha sıkıcı gelmiştir. Tanrı’nın doğası ve varlığı ruhun ölümsüzlüğü, özgür irade ve belirlenimcilik, yaşamın değerleri üzerine araştırmalarında geçmişteki savlar için kanıt aramak yerine yeni sonuçlara varmaya çalışmıştır. 1880’lerin sonlarında etik ve din dersleri vermeye başlamıştır. Çalışmaları sonunda ölümden sonra yaşamın kanıtlanamayacağı yargısına ulaşmıştır. Ama James’e göre, dinsel deneyimin varlığı tanrısal bir varlığın göstergesi olmuştur.O, özgürlüğü, şeylerin rastlantısal bir araya gelişinden doğan belli bir kararsızlık olarak ele almıştır. Yani, geçmiş ve bugün, geleceğin nasıl olacağını kaçınılmaz bir biçimde belirlemiyordu. James bu görüşlerini, 1893-1903 arasında çeşitli deneme ve derslerinde dile getirmiştir ve sonrasında çeşitli kitaplarında toplamıştır. Bu yapıtları arasında en önemlileri The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy olmuştur.
Doğal din üzerine Gifford Konferansları vermesi için Edinburgh Üniversitesinden aldığı çağrıyı ancak 1901-02’de yanıtlayan James, bu konferansları hazırlamak birkaç yıl boyunca çalışmalarının odak noktasını oluşturmuştur. The Varieties of Religious Experience başlığıyla toplanan bu konferanslar, dindarlara bilimle ve bilimsel yöntemle çatışmayan, kendilerini savunabilecekleri bir malzeme sağlamıştır.31
James, sadece eylemlerin sonuçlarını baz alan pragmatizm olarak bilinen yöntemin kuramını 1898’de California Üniversitesi’nde, bir filozof olarak felsefi bir şekilde, olaylar ve hayatımızdaki sonuçlarını anlattığı bir konferans gerçekleştirdi.Ona göre pragmatizmde önemli olan ilkler değildir, sonuçlardır. O felsefenin ‘nesne nedir’ sorusunu sormasını kabul etmiyordu. Halbuki, pragmatizm, ’sonuçlar nelerdir?’ diye sormalıdır. Oysaki James, hayatı birebir ilgilendiren somut şeyleri, nesneleri önemsemiştir. Ona göre, dünya hiçbir şekilde henüz tamamlanmış değildir ve sürekli bir oluş içerisindedir. James’e göre, dünya hakkındaki herhangi bir teori, insanla ilgili çalışmalarda kesin sonuçlar barındırıyorsa bu teori kabul edilmemelidir.Bu şekildeki bir teoriyi dogmatik olarak kabul edebilirsiniz. James bu görüşe katılmaz aksine pragmatizmin dogmatik olmadığını savunur. O, sadece yaşamı ön plana alır. James'in ilgilendiği bir diğer konu ise bilgi teorisidir. Bu teoride James hedef olarak kendisine sonucu alır.Yaşamdaki birçok şeyin ve alanın kesin olmadığını savunur. James anlamlılığı yararlılıkla ilişkilendirmiştir. Bu yararlılık sadece insanın maddi gereksinimlerini içermemektedir.O, dinin metafizikliğini bilmediğini söylese de dini yararlı olarak kabul eder. James pratiği ve uygulamayı teorinin önüne koyar yani daha mühim olduğunu düşünür.Pratiği olan şeyi gerçek olarak kabul eder.
James kadınlara karşı gösterilen işlevsel eşitsizlik konusunda Mary Whiton Calkins’in yüksek lisans eğitimini tamamlamasına Mary’e destek olmuştur. Bu durum öğrencinin cinsiyet ayrımcılığından ve önyargıdan kaynaklanan sorunlarla baş etmesi noktasında önemli bir durumdur. “Calkins daha sonra bellek araştırmalarında kullanılan ikili çağrışım tekniğini geliştirmiş ve psikolojiye önemli ve kalıcı bir hizmette bulunmuştur <ref>akt.Madigan&O’Hara,1992<ref>”.
"Calkins, Amerikan Psikoloji Derneğinin(APA) ilk kadın başkanı oldu. 1906’da ABD’deki en önemli 50 psikolog sıralamasında 12.sırayı aldı <ref>akt. Furumoto,1990<ref>". Harvard Üniversitesi Calkins’in resmi olarak kaydolmasına hiçbir zaman izin vermedi buna rağmen James onu seminerlerine kabul etti ve Calkins’in üniversiteye kabulü için uğraştı. "Üniversite isidare bu ısrarlara direndi ve James, Calkins’e şunları yazdı: “Senin ve tüm kadınların şaşırtıcılığı başarmak için yeter. Senin çabalarının tüm engelleri aşacağını umuyor ve inanıyorum. Bu konuda yapabileceğim her şeyi yapacağım<ref>Benjamin’den alıntı,1993,s.72<ref>". “James’in çabalarına ve Calkins’in sınavının (James ve diğer öğretim görevlileri tarafından resmen idareye bildirilerek) ‘Harvard’da şimdiye kadar gördüğümüz en parlak doktora sınavı’ olarak nitelendirilmesine rağmen, Harvard bir kadına cinsiyetinden ötürü doktora derecesi vermedi<ref>Schultz, P., D., ve Schultz, S., E., çev.,2007<ref>”32. Calkins’in yaşadıklarından, 20.yüzyıla girerken bile yaşanılan bu olayı öğretimde kadınların karşılaştıkları ayrımcılığa bir örnek olarak gösterebiliriz.
Orijinal kaynak: william james. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
James, William. (1993). Ana Britannica içinde (8. Baskı. Cilt. 12, s. 212-213). İstanbul: Ana Yayıncılık. ↩
Fancher, E., F. (1990). Ruh Biliminin Öncüleri. (A. Yıldırım, Çev.). İstanbul: İade Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1979). ↩
Schultz, P., D., ve Schultz, S.,E., (2004).Modern psikoloji tarihi.(Y. Aslay, Çev). İstanbul:Kaknüs Yayınları.(Orijinal basım tarihi 2004). ↩
Bruno, F., J.(1982).Psikoloji tarihine giriş.(N. Hisli, Çev.).İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.(Orijinal çalışma basım tarihi 1971). ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page